6 Şubat 2014 Perşembe

Suç (!) ve Ceza

Türkiye Dans Sporları Federasyonu Disiplin Kurulu kararıyla 13 Ocak 2014 tarihinde duyurulan, şahsımla ilgili cezanın, orijinal tebligatı, kişisel savunmam ve alınan kararlar sırasıyla aşağıdaki gibidir.


A. Tebligat:


Bilhassa 2. maddeye dikkatinizi çekerim.


B. Savunma: (Görsel olamayacak kadar büyük olduğundan metnin tamamını paylaşıyorum. Koyu renkle yazılan ve 4. maddeden itibaren başlayan kısım madde madde savunmaya dahildir. Değerli dostum Av. Çağrı Beğ Güner'e de yeri gelmişken bu konudaki desteğinden dolayı sonsuz teşekkürlerimi sunarım. )


TÜRKİYE DANS SPORLARI FEDERASYONU
SAYIN BAŞKANLIĞI'NA
Spor Genel Müdürlüğü Ek Hizmet Binası, Süleyman Sırrı Sok. No:3 K:7
(06440) Yenişehir/ANKARA

İLGİ                           : 13.11.2013 tarihli TDSF/911 sayılı yazınız.             

SAVUNMADA
BULUNAN                : Erdem ÖZKAN (T.C. Kim. no:??????)
ADRES                      : 
                                                                                     Ümraniye-İSTANBUL

KONU                        : Yazılı savunmamın bildirilmesinden ibarettir.

SAVUNMAM           :
           
            1- Sayın Başkanlığınızın ilgi sayılı yazısıyla, facebook üzerinden Federasyon Başkanı hakkında yaptığım iddia edilen eleştiriler sebebiyle, Federasyon Disiplin Talimatı'nın "Disiplin Suçları ve Cezaları" başlıklı 11. maddesinin, "Hakaret ve Sövme" başlıklı 4. fıkrası ve aynı talimatın 18. maddesi gereğince yazılı savunmam istenmiştir. İşbu yazınız yukarıdaki adresime usule aykırı şekilde imzam ve haberim olmaksızın bırakılmıştır. Bahsi geçen eleştiri yazısında hakkımda soruşturma açılmasını gerektirir hiçbir kusurlu davranışım, hukuka aykırı eylemim bulunmamaktadır. Bunun tespiti için ilgili mevzuat, konuyla ilintili Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Yargıtay Hukuk Dairesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ve de ayrıntılı savunmam incelendiğinde haklılığım ortaya çıkacaktır. Şöyle ki;

            2- Federasyon Disiplin Talimatı'nın "Disiplin Suçları ve Cezaları" başlıklı 11. maddesinin 4. fıkrasında: "Hakaret ve sövme : Federasyonun çalışma yöntem ve esaslarına veya mensubuna ve sporculara, teknik ve idari personele, hakem ve gözlemcilere, huzurunda veya gıyabında, yazılı, sözlü, fiilen veya yayın yolu ile hakaret eden kimse, işlenen suçun ağırlığına göre onbeş günden bir yıla kadar yarışmalardan men veya o kadar süre ile hak mahrumiyeti cezası ve bin Türk Lirasına kadar para cezası ile cezalandırılır. Sövme fiilini işlerse, ceza bir aydan başlar. Hakaret ve sövmenin basın yolu ile yapılması veya protokol tribününde yapılması veya internet sitelerinde yapılması cezanın artırma sebebidir." hükmü yer almaktadır. Bu maddede Federasyonun ya da yetkililerin eleştirilemeyeceğine dair bir hüküm yoktur. Hakaret ve Sövmenin de tanımı yapılmamıştır. Türk Ceza Kanunu'na göre Hakaret; bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek, Sövmek ise sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırmaktır. Soruşturma konusu eleştiri yazısında Federasyon ya da herhangi bir federasyon yetkilisi hakkında bu tanıma uyan herhangi bir hakaret veya sövme bulunmayıp, söz konusu yazı tamamen ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gereken bir yazıdır. Zira;

            3- Anayasamızın "Düşünce ve kanaat hürriyeti" başlıklı 25. maddesine göre: "Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz." "Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti" Başlıklı 26. maddesine göre: "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar..." "Sporun geliştirilmesi ve tahkim" başlıklı 59. maddesine göre: "Devlet, her yaştaki Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alır, sporun kitlelere yayılmasını teşvik eder. Devlet başarılı sporcuyu korur. Spor federasyonlarının spor faaliyetlerinin yönetimine ve disiplinine ilişkin kararlarına karşı ancak zorunlu tahkim yoluna başvurulabilir. Tahkim kurulu kararları kesin olup bu kararlara karşı hiçbir yargı merciine başvurulamaz." hükmü bulunmaktadır. -Hakkımda başlatılan soruşturma sonucunda, mağduriyetime meydan verilmesi halinde, iç hukuk yollarını tüketip Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurma ve tazminat haklarımı saklı tutarım.- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "İfade Özgürlüğü" başlıklı 10. maddesi şöyledir: "Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar." Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, incelediği davalarda ulusal makamların, rahatsız ve şok edici düşüncelerin dahi ifade özgürlüğü kapsamında korunması gerektiği görüşündedir. Demokratik bir toplumda farklı düşüncelerin varlığı, çoğulcu demokrasi için zorunlu ve vazgeçilmezdir.

            Yüce Yargıtay'ımız da benzer görüştedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2001/9-132 Esas, 2001/155 Karar sayılı 03.07.2001 tarihli kararı şöyledir: "...Demokratik bir hukuk devletinde, kamu görevini üstlenenleri denetlemek, faaliyetlerini değerlendirmek ve eleştirmek kaynağını Anayasa'dan alan düşünceyi açıklama özgürlüğünün sonucudur... Bir eylemin hukuk düzeni tarafından cezalandırılması ancak onu hukuka uygun kılan diğer bir anlatımla hukuka aykırılığı ortadan kaldırmayan bir nedenin bulunmasına bağlıdır. Bu bağlamda hakaret ve sövme suçlarında hukuka uygunluk nedenlerinden birini oluşturan ve düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün vasıtalarından olan eleştiri hakkı üzerinde durulmalıdır. İfade özgürlüğü sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız veya ilgilenilmeye değmez görülen haber ve düşünceler için değil, devletin veya nüfusun bir bölümünün aleyhinde olan, onları rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Bu demokratik toplum düzenin ve çoğulculuğun gereğidir. Eleştiri de kaynağını bu özgürlükten alır, eleştirinin doğasından kaynaklanan sertlik suç oluşturmaz, eleştiri övgü olmadığına göre,  sert, kırıcı ve incitici olması da doğaldır... İnceleme konusu somut olayda; Türk Metal İş Sendikası Genel Başkanı olan sanık 30.1.2000 tarihli genel kurul toplantısında, ülkenin gündemiyle ilgili çeşitli konularda görüşlerini açıklamış, hizbullah olaylarında yetkililerin aczini kast ederek, "Ben bir Türk vatandaşı olarak bu ülkeyi yönetenlere soruyorum, bu kadar insan kesilip yere gömülüyor, sizin istihbaratınız MİT'iniz nerede? şeklinde yönetenlere tepki göstermiş, akabinde ülkenin bu zor durumda olmasının tek nedeninin ülkeyi uzun yıllar Başbakan olarak yöneten ve halen de Cumhurbaşkanı olan S. Demirel olduğunu öne sürerek, parlamentonun onun görev süresinin uzatılması veya ikinci kez seçilmesini sağlamak yönünde Anayasa da değişiklik yapılmasına yönelik çalışmalarına tepki olarak; "hala çıkıp toplumun karşısına konuşabiliyorsan, hala o insanlarda seni alkışlayabiliyorsa bizim diyeceğimiz bir şey yok, seni de Cumhurbaşkanı seçerlerse o parlamentonun Allah belasını versin ne diyeyim." şeklindeki sözleri sarf etmiştir. Sarf edilen "Allah belasını versin" sözleri tanrısal ceza dileme, beddua anlamında olup, tahkir ve tezyif içerdiğinden söz edilemez... Genel hakaret ve sövme suçlarında olduğu gibi Cumhurbaşkanına hakaret ve sövme suçunun oluşması için; onun sosyal değeri konusunda kendisinin veya toplumun sahip olduğu düşünce ve duyguları sarsıcı fiil veya sıfatlar isnat veya izafe edilmelidir. Ne tür hareketlerin şeref ve itibarı ihlal edici olduğu, toplumda hakim olan ortalama düşünüş ve anlayışa göre belirlenmelidir, bunu tayinde ölçü bireyin özel duyarlılığı değildir, bu itibarla basit bir saygısızlık hakaret ve sövme olarak nitelendirilemez. Devletin birliğini temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamı da özgürlükçü parlamenter rejimlerde diğer anayasal ve yasal kurumların konumu gibi eleştiriye açıktır. Bu açıklamalar ışığında sanığın Cumhurbaşkanına yönelik olarak söylediği, "bir gel o şapkanı alıp kafana nasıl geçiriyoruz" sözü konuşmanın bütünlüğü nazara alındığında; Cumhurbaşkanının şeref ve haysiyetini incitici nitelikte olmayıp, tekrar seçilmesinin uygun olmayacağını vurgulamak için kullanılmıştır. Kaldı ki belli kamusal görevlere aday olanların, tüm yönleriyle değerlendirilmesi, eleştirilmesi demokratik toplum düzeninin gereklerindendir, hatta böyle bir eleştiri ve değerlendirme de kamu yararı bulunmaktadır." Görüldüğü üzere Yargıtay Ceza Genel Kurulu Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı'na yapılan eleştirinin sınırlarını belirlerken dahi demokrasi ve özgürlükten yana tavır almıştır.

            Yine Yargıtay bir diğer kararında: “…Bugüne kadar mal varlığı ile ilgili eleştiriler zaman zaman bütün siyasi kişiler için yapılmıştır. Siyaset adamlarının, kamuya açık nitelikleri gereği denetime ve eleştiriye bütün yönleri ile açık olmaları görevleri icabıdır. Bu kişiliklerin işlem ve davranışlarının eleştirilmesi ve ötesinde bu eleştirinin sert olması, kamusal ilgi ve kamusal yarar gereğidir. Hatta bu siyasi eleştirinin de doğası gereği sert ve kırıcı olabileceği kabul edilmelidir. Kullanılan ifadeler sert olsa da başbakan olan davacının malvarlığı ile alakalı davalının şüphelerini ifade etmek amacıyla kullandığı sert ve mecazi ifadeler olarak kabul etmek gereklidir…. eleştiri niteliğindeki bu ifadelerin yer aldığı haberde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.” Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2006/10218 Esas, 13321 Karar sayılı, 01.11.2007 tarihli kararı) Kamuoyunda tanınan, idari görevi olan kişi ve kurumların eleştiriye açık olmaları, özellikle kamu gücünü elinde bulunduran idareci ve siyasetçiler için, kamu yararı gereğidir. Kimse eleştiriden kaçınamaz, objektif ölçülere dayandıktan sonra herkes, özellikle ünlü kişiler, eleştirilere daha fazla katlanmak zorundadır. Yazmış bulunduğum eleştiri yazısı da bu bağlamda değerlendirilmelidir. Bu kapsamda ilgi sayılı yazınızla tarafımdan talep edilen savunmamın ayrıntıları şöyledir;

            4- Öncelikle bilinmelidir ki, bahsi geçen eleştirilerin yer aldığı yazı Federasyon Başkanı hedef alınarak yazılmamıştır. İlgi sayılı yazınızda örnek gösterilen “hakaret ve sövme” içerdiği iddia edilen cümlelerin bu halleri tarafıma ait değildir. Cümlelerin orijinal yazıdaki kullanım şekillerine bakıldığında anlam farklılığı görülecektir. Yazınızda örneklenen cümlelerin, yazının orijinalinde yer alan hallerini ve bunlarla ne denilmek istendiği aşağıda açıklanmıştır.

             “Yarışmalarda sporcuya ve kulübe harcırah vermez, bunu bir de utanmadan kuralmış gibi duyurur kitapçıklarda...”

            İlk örnekten yola çıkacak olursak, TDSF’nin yarışmalarda sporculara ve kulüplere harcırah vermediği ve bunu bütün yarışma talimatlarında belirttiği yanlış veya hatalı bir bilgi değil, bilakis TDSF’nin kendi belgeleriyle kanıtlanabilecek bir gerçektir.

            "Bir tane bile belgesiz ders veren adama yaptırım yapılamamışken, peşine bile düşülememişken, antrenörlerinden haksız yere vize parası ister, bir de utanmadan "bak vizesiz adamı enseleriz ha!" tehditleri savurur..."
            İkinci cümlede yer alan bilgiler de aynı şekilde gerçeği yansıtmaktadır. Bugüne kadar antrenörlük belgesi olmadan eğitim verdiği için yaptırıma uğrayan bir şahısa dair bilgilendirme TDSF tarafından yapılmamıştır, böyle bir durum gerçekleşmemiştir. Ayrıca TDSF’nin halen geçerli antrenör vize talimatında vizesiz çalışmakta olan antrenörlere yaptırım uygulanacağı ifade edilmiştir. (http://www.tdsf.gov.tr/sabit/antrenor-vize-lisans) Dolayısıyla bahsi geçen cümlede yalan veya yanlış bir bilgi, ifade yer almamaktadır. Tamamen gerçekleri yansıtmaktadır.

            “Ya kendinizi toplayın, İŞ YAPIN! Ya da pılınızı pırtınızı toplayın, İŞ yapacaklara yol açın!" 
            Üçüncü cümle bir bilgi veya itham içermemektedir. Bu tamamen tıpkı TDSF tüzüğünde federasyonun amacını tanımlayan ilk maddede yer aldığı gibi, Türkiye’de dansın gelişimine yönelik bir temenni ve tavsiyedir.

“Evet, belki hala sizden çekinen, son Genel Kurul'da bile dinlemeden, ezberden onay verip sizi ibra edenler olmuştur... Fakat devir değişti... Aklınızı başınıza toplayın... Bu halk başbakana bile direndi. O halkın içinde dans insanları da vardı. Sizden korkacak değiller. “
           
            Bu cümlede de son genel kuruldaki gözlemlerim ve ülkemizde son dönemde yaşanan gelişmeler ışığında vardığım kanaatler ifade edilmektedir. Ülkemizin en yüksek idari mertebesi olan Başbakanlık müessesesine bile sebepleri ne olursa olsun tepki göstermiş bir toplumun içerisinde yer alan dans camiasının, benzer tepkileri pekala TDSF icraatlarına yönelik verebileceği ifade edilmiştir. Bu bir tahmin ve bakış açısıdır, hakaret veya sövme söz konusu değildir.

            “Samimiyetinize inanmıyoruz. Hayatımızı dansa verdik, dansın geleceğini düşünüyoruz" hikayelerinizi yemiyoruz. Peşinde olduğunuz tek şeyin para, ticaret ve rant olduğunu hepimiz görüyoruz.”
            Bu cümlede TDSF tarafından yapılan işlerin kamuoyu beklentilerini karşılamadığı, Türkiye’de dansın gelişimine ve yükselmesine katkıda bulunmadığına yönelik fikirlerim ifade edilmektedir. Özetle, TDSF yönetiminin bu görev süresinde şu ana kadar yapmış olduğu işlerden memnun kalmadığımı, güven ve samimiyet hissi uyandırmadığı, TDSF yöneticilerinin asli görevlerini yerine getirmediği düşünüldüğünden farklı hedefler ve maksatlara yönelik zaman ve mesai harcandığına yönelik fikir beyan edilmiştir.
           
            Özellikle belirtmek isterim ki, yukarıdaki cümleler ilgi sayılı yazıda belirtildiği gibi Federasyon Başkanı şahsına yönelik kullanılmamıştır. Bahsi geçen eleştirilerin yer aldığı yazının tümü incelendiğinde, yukarıdaki cümlelerin tamamının genel olarak TDSF icraatlarıyla ilgili olduğu görülecektir.

            Bu cümlelerin şahsıma bir disiplin suçlamasında bulunurken önemli noktalarının kısaltılmış, cümlelerin başlarının veya sonlarının bilinçli veya bilinçsiz olarak kapsam dışında tutulmuş, bazı kelimelerin ise tamamen atlanmış olduğu gözükmektedir. Anlam bütünlüğünü ve yorumu etkileyen bu değişiklikler yapılmadığında, cümlelerin orijinal ve tam halleriyle tamamen TDSF icraatlarına yönelik olduğu, Federasyon Başkanı’nı bireysel olarak hedef almadığı, hakaret veya sövme içermediği görülecektir. Bu cümlelerin tamamı TDSF icraatlarıyla ilgili olup, TDSF’nin son dönemde almış olduğu kararlara ve yaptırımlara istinaden yazılmıştır.

             “Federasyon tarihinin son 6 yılının yarısından fazlasında başkanlık yapmış bir adam…”
            Bu cümle bir eleştiri değil tespit içermektedir. 2006’da kurulan Türkiye Dans Sporları Federasyonu’nun bugüne kadar uzanan 6-7 yıllık tarihinin büyük bölümünde, halen TDSF Başkanı olarak görev yapmakta olan Sn. Tolgahan Çinkitaş başkanlık yapmıştır. Burada bir eleştiri veya yanlış bilgi bulunmamaktadır. Cümlenin tamamı gerçeklere dayanmaktadır. Bahsi geçen ibarelerde gerçek olmadığı iddia edilen bir husus var ise, belirtildiği takdirde gerekli düzeltmeler tarafımca memnuniyetle yapılacaktır.

            Tebligatta “Ödül töreninde madalya takan dili dışarda dans dinozorlarını yönetime aldığı” şeklinde gösterilen cümlenin orijinal hali şu şekildedir:
            “Varsa yoksa ödül töreninde madalya takarken sporcunun da önüne geçip, kendi etrafında 3 tur dönüp, dili dışarda high kick atan, acayip acayip sözde "dans dinozorlarını" alır yönetim kuruluna."
            Bu cümlede yer alan “dans dinozorları” ibaresinin negatif bir anlam içermediğinin altı çizilmelidir. Zira aynı ifade, yine aynı mecra (Facebook) üzerinde tarafımca başka zamanlarda da kullanılmıştır. Son olarak İspanyolca çevirisi bir doğum günü kutlama mesajı olarak paylaşılmıştır

            Yine 3 Ekim 2013 tarihinde Facebook üzerinde paylaşılan ve eski TDSF Sosyal Danslar MHK Başkanı Sayın Murat Acar ile bulunduğum bir fotoğrafın “Salsa Dinozorları” olarak isimlendirilmesi de “dinozor” ibaresinin bir hakaret değil, dans camiasında belli bir süreden uzun süredir bulunan kişiler için kullanıldığını kanıtlamaktadır. Aynı fotoğrafın altında “dinozor” ibaresine yönelik kamuoyu algısını gösteren ifade şu şekildedir:

            “Tecrübeli, yaptığı işe vakıf.”

            Bu tanıma istinaden “salsa dinozoru” olarak adlandırdığım Sayın Murat Acar’ın “tecrübeli ve yaptığı işe vakıf” bir kişi olduğu, fotoğrafa ek olarak yapılan yorumlarda tarafımca açık ve net bir şekilde ortaya konulmuştur. Aralarında 1 gün bulunan bu iki “dinozor” kullanımının “hakaret veya sövme” kapsamına girdiği düşünülüyorsa, bu suçlamayı kabul etmiyorum. Bahsi geçen fotoğraf da aşağıdadır:





            Kurum ve kuruluşlardaki eksik ve yanlışlıkların, eleştiri ve yapılan eleştirilerin dikkate alınması ile düzelebileceğine inanan, toplumsal olaylara duyarlı bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve TDSF Genel Kurul üyesi olarak, dans camiasını, dansın ülkemizdeki gelişimini ve yükselişini yakından ilgilendiren konulara dair kaynağı TDSF kayıtlarında da yer alan bilgiler içeren fikirlerimi beyan ettiğim bir yazı neticesinde, savunma yapmak durumunda kalmak, uzun yıllarını hiçbir karşılık beklemeksizin ve elde etmeksizin dansa vermiş şahsımı son derece etkilemiştir. Demokratik bir ülke olan Türkiye Cumhuriyeti’nde 21. Yüzyılı yaşadığımız şu günlerde, dikkate alınması halinde daha sağlıklı işler yapılmasını sağlayabilecek eleştiri, öneri, tavsiye ve bilgi paylaşımlarının “hakaret ve sövme” olarak algılanması ve cezalandırılmaya çalışılması da aynı şekilde düşündürücü bir durumdur. Türkiye’de dans sporunun gelişimi için karşılıksız emek vermiş, TDSF’nin kurulmasından önce ve hemen sonrasında “federasyonun faydalarını” kulüp olmamış dans okullarına izah etmiş az sayıda insandan biri olarak, bundan sonra da dans sporu için her şekilde faydalı olmaya çalışacağımı belirtmek isterim. Hal böyleyken, TDSF’nin kurulması ve benimsenmesi adına zaman harcamış biriyken, bu denli saygı duyduğum bir kurumun başkanı veya herhangi bir üyesine hakaret etmem düşünülemez. Ancak tavsiye ve temennilerimizi bildirmek de, vergilerimizle işleyen bir kamu kurumu söz konusu olduğunda en temel vatandaşlık hakkımız ve ödevimizdir.

            Bahsi geçen yazının “hakaret ve sövme” içerdiği iddialarını kabul etmediğimi, işbu yazının yukarıda belirtildiği üzere “tavsiye, temenni” içerikli yapıcı bir eleştiri yazısı olduğunu tekrar etmek isterim. Bu nedenle de Disiplin Kurulu'na sevk edilmemin geçerli bir gerekçesi bulunmamaktadır. Sayın Kurulunuzca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 6. maddesi ve Anayasamızın 36. maddesi gereği Adil Yargılanma Hakkım dikkate alınarak, hakkımda bağımsız ve tarafsız bir karar verilmesini temenni ederim.

            SONUÇ VE İSTEM                        :

            Yukarıda arz ettiğim ve re’sen dikkate alınacak hususlar doğrultusunda savunmamın ve lehime olan tüm hükümlerin dikkate alınarak, hakkımda ceza tayinine yer olmadığına dair karar alınmasını ve tarafıma yazılı bilgi verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim.04.12.2013

                                                                                     SAVUNMADA BULUNAN
                                                                                               Erdem ÖZKAN



C. Karar:


Kamuoyunun bilgilerine saygılarımla arz ederim.

:)




1 yorum:

  1. Adam savunmaya bile sağlam çalışmış...:)
    Eleştirilerini,dilek ve temennilerini yaparken de eminim çalışmış ve bir bildiği vardır.

    YanıtlaSil